22 Mayıs 2012 Salı

Hugh Laurie




Hikaye, Oxford'da iskoç kökenli bir ailenin son üyesi Hugh Calm James Laurie ile başlıyor. İskoç kökenli aktör Hiçbir zaman ilk ismi James'i kullanmadı. İlk kez 9 yaşında küçük bir okul piyesinde rol alan bu çocuk büyüdüğünde Amerika'nın en çok kazanan(bölüm başı 400.000 dolar) televizyon oyuncusu olucaktı ve oynadığı dizi de Amerika'da en çok izlenen draması olacaktı. Ekranların dahi doktoru Gregory House'u canlandıran ödüllü televizyon oyuncusu aynı zamanda bir komedyen, başarılı bir müzisyen, olimpiyatlarda madalyon almış bir sporcu, bir yönetmen, roman yazarı, Lo'real'in reklam yüzü, Britanya İmparatorluğu Subaylık Nişanı sahibi çok yönlü çok yetenekli bir insan. Bu kadar çok çok yönlülüğün, inceliğin ve başarının vücut bulduğu Laurie'nin hayatına bir göz atalım

Hugh Laurie İngiltere Oxford'da 1959'da doğdu. Orta halli dört çocuklu ailenin en küçüğüydü. “ Çocukken çok şımartıldığımı hatırlamıyorum hiç, ama kardeşlerim bunun tam tersini söyleyebilir”. Hugh ile annesinin arası hiçbir zaman iyi olmadı, bu durum çocukluğuna kadar uzanan garip birşeydi “ O günler, bilmediğim bir nedenden dolayı annemin beni gerçekten sevmediği hissine kapılırdım”, “ Annem benim evliliğimi hiçbir zaman onaylamadı. Çocuğumun doğumunda da beni soğuk karşıladı”. “ Annemle olan ilişkimin doğasını hala çözebilmiş değilim. Ablalarıma kalırsa onun, benden çok büyük bir beklentisi vardı ve ben her zaman onun altın çocuğuydum. Ama o duygularını belli etmeyen bir jenerasyondan geldiği için başarılarım onu mutlu etse de bunu göstermiyordu sanırım.” ( Oyuncu'nun annesi Patricia, Laurie 29 yaşında iken öldü).

Hugh ilköğrenemini Dragon'da lise eğitimini ise Eton'da yaptı. “ Ben bir bakıma tek çocuk gibiydim, yalnız. Yaşça bana en yakın ablam benden 6 yaş büyük. Garip ve sinir bozucu bir çocuktum. Fransızcada kopya çektim, tuvalette sigara içiyordum, okuldan gelen mektuplar hiç hayırlı değildi ve tembeldim. Hep yalan söylerdim. Ama iyi bir ailede büyüdüğümün farkındayım ve bu yüzden Stephen Fry'ın dramatik hapishane geçmişini çok kıskanıyorum.”. Motorsiklete olan tutkusu lise çağlarında başladı. 16 yaşında ilk motorsikletini babası ona doğumgünü hediyesi olarak aldı. Aynı yıl içinde Yamaha marka ilk gitarını da aldı. Tam o yaşlarda Laurie kariyerini HongKong'da polis olarak düşündü fakat bu yolda somut adımlar atmadan önce neyse ki bu fikrinden vazgeçti. “ Aslında bugün o işi yapamadığıma üzülüyorum. Oraya giden arkadaşlarım otuzbeşten sonra tam takım emekli oldular”. Laurie'nin annesi ile arası iyi değildi ama babasını çok severdi. Babası, Laurie'nin House M.D. adlı dizide canlandırdığı doktor Gregory House karakteri ile aynı mesleği yapıyordu. Aktör, sırf babasının yaptığı mesleği yaparmış gibi yaparak ondan kat kat daha fazla para kazandığı için çok hafif de olsa bir vicdan azabı çekiyor. “Babam, çok iyi bir insandı, ben Amerika'da iken öldü. Hasta olduğunu biliyordum. Yanına gitmeden önce o son konuşmayı yapmamak üzere bilinçli bir karar verdim, o son konuşmayı yapmadık. Onun burada hala bitirilmemiş meselelerinin olmasını istemiştim. Sanırım ölümünü bu şekilde geciktirebileceğimi sanıyordum. Şimdi bunu yaptığıma pişmanım ama muhtemelen yine olsa yine aynı şeyi yapardım. ”

Ailemi özlüyor muyum? Evet ama ilginç ki onların yanımda olmalarını özlemiyorum çünkü çok uzun zamandır onlardan ayrıydım. Erken yaşta yatılı okula gittim, o yaşta evi öyle bırakınca hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ama özlediğim şey onların orada olduğunu bilme hissi.”




Üniversite yılları ve Footlight

Eton'u bitirdikten sonra babasının izinden yol alıp olimpiyatlarda yarışmak için 1979'da cambridge Üniversitesi'ne gitti. “ Arkeoloji ve antropoloji okudum ama hiçbirşey anlamadım. Oraya kürek çekmeye gitmiştim. Kendimi olimpiyatlarda hayal ediyordum.” . 1977'de kürekte İngiltere Gençler şampiyonu ve aynı yıl içinde kürekte dünya dördüncüsü oldu. Laurie bu başarılarının devamını getiremedi çünkü sporculuk kariyeri bir sağlık problemi(mononucleosis) yüzünden son buldu.

Cambridge'de antroppoloji okumak sıradışı Laurie için epey sıradan birşeydi, o çok daha ilginç bir şey arıyordu. Cambridge'deki drama kulübü Footlight'a üye oldu. Footlight, Cambridge'in ünlü drama ve tiyatro kulübüydü ve Sacha Baron Chone ve Douglas Adams gibi ünlülerin çıktığı bir yerdi. Genç oyuncu en başta orada bulunan Emma Thompson'ın ilgisini çekti. İkili detayı pek bilinmeyen kısa bir beraberlik yaşadı ama sonra ayrıldılar. Emma'nın komedyenin hayatına en büyük katkısı daha sonra Laurie'nin hayatında önemli bir yer edinecek olan en iyi arkadaşı, birlikte İngiltere'nin en sevilen komedi şovlarından birini yapacağı, Laurie'nin 3 çocuğunun vekil babası olacağı Stephen Fry ile tanıştırmasıydı.




Fry ve Laurie

Footlight ekibi 1981'de Edinburgh Fringe Festivalinde Perrier Reward ödülü aldı. Ekibin başını çeken Fry ve Laurie'nin bu başarıdan sonra ilk kaptıkları dizi Alfresco idi ama pek başarılı olamadılar çünkü o zamanlar komedi programları altın çağını yaşıyordu ve bir çok rakipleri vardı. Fakat daha sonra Rowan Atkinson ile rol aldığı “Blackadder” dizisiyle aktör ilk defa büyük bir televizyon deneyimi yaşadı. İngiltere'de herkes Laurie'yi Blackadder ile tanıdı, pek şapşal Wellington Dükü Prens George.

1987'de ise efsanevi komedi programı “A Bit Of Fry & Laurie” başladı. Bu program Blackadder'dan sonra BBC'nin bu ikiliye başka bir fırsat vermesiyle mümkün olabildi. Fry ve Laurie bu programı yazmak için 1 aylığına Yunanistan adalarına inzivaya çekildiler. Orjinallik konusunda takıntılı olan ikilinin bu programı büyük bir başarıya imza attı ve pek çok kesim tarafından tutuldu. skeç komedide apayrı bir sınıf olan A Bit Of Fry And Laurie kendinden önceki programlara benzemiyordu. İçinde müzik ve şiddetin harmanlandığı inanılmaz komik skeçleri vardı. Stephen Fry 30 yıldan daha fazla arkadaşı olduğu Laurie'den şöyle söz ediyor: “ Kariyerim açısından ve duygusal açıdan başıma gelebilecek en iyi şey onunla tanışmaktı. Kesinlikle benim en iyi arkadaşım. İnsanlar bana rönesans adamı derler ama asıl rönesans adamı hugh, ben değilim. Doğal bir atlet, yetenekli bir müzisyen, algısal bir zekası ve doğal bir karizması var. Bazen arkadaşlığımızda baskın sesin ben olduğunu düşünürdüm ama bizimkisi hep bir eşitlikti ve birbirimizi hiç kıskanmadık. ”. 1995'te ikilinin programı sona erdi ama Hugh Laurie ve Stephen Fry bu sefer de televizyonun en çok izlendiği vakitlerde yayınlanan tv serisi Jeeves and Wooster'da oynamaya başladılar. 4 sezon süren bu dizide Hugh Laurie'nin canlandırdığı Bertie Wooster karakteri İngiltere'de şu anda da bilinen bir karakter.

İngiltere'den Hollywood'a Uzanış ve Depresyon Yılları

Laurie kendisinden yaşça genç olan bir tiyatro salonu yöneticisi Jo Greene ile Londra'nın kuzeyinde Camden'de 1989 yılında evlendi. Evlilikleri pek çok yıpranmadan geçti. 1998'de Avustralya'da The Place Of Lions çekimlerinde yönetmen Audrey Cooke ile Hugh yasak bir ilişki yaşadılar ve bu ilişki basına sızdı. Eşini sevdiği her halinden belli olan Hugh'un böyle bir şey yapması yanlış da olsa 3 çocuk babası Hugh'un hala taşıdığı suçluluk duygusu kayda değer. “Bu konuda konuşmak kimsenin yararına olmayacak o halde en iyisi bunun hakkında hiç konuşmamak. Bu olayların basına yansıması bir nevi katalizördü, olayı anlatmaktan çok gidişatı etkiledi. Burada 'zavallı ben' demeyeceğim. Hepsi tamamiyle benim suçumdu. Olanlar karşısında şok oldum. Acı. Herkese acı çektirmiştim.”. Hugh bu konuda başka yorum yapmasa da yakın arkadaşlarına göre çift, bu olaydan sonra evlilklerini etkili bir şekilde tekrar inşa etti.



Ünlü oyuncu 1996'dan beri gençliğinde de etkilenmiş olduğu ama sivrilmemiş ruhsal bir depresyonun şiddetli belirtilerini yaşamaya başladı. “ Bir gün tam önümde iki araç çarpıştı ve yanmaya başladı. Ben ise sıkılmıştım. Düşündüm, hayır bu doğru olamaz yardım almalıyım, birilerine konuşmalıyım. Psikiyatristlere gittim” . Aktör klinik depresyonda da olsa boş duramadı, Stuart Little ve 101 Dalmatians gibi amerikan aile filmlerinde oynadı ve tedavisi ile birlikte Hollywood'da kendini tekrar keşfetti.

Yaşadığı ruhsal sıkıntı hakkında konuşmaktan çekinen aktör şikayet edebileceği bir şeyin olmadığının farkında “ Belki de benim problemim bu, hayatımda mücadele verdiğim bir şey var mıydı ? Tutkum neydi ? Amacım neydi ? Çocuklarım var benim amacım onlar. Bunun için onlara sonsuz minnettarım. Beni başka şeyler düşünmekten alıkoyuyorlar. ” . Aktörün büyük kızı Rebecca pazarlamacılıkta staj yapıyor ve diğer iki oğlu Charlie ve Bill de Edinburgh ve Bristol üniversitelerinde. “ Arsenal kazanınca mutlu oluyorlar. Ama eğer maçı kaybederse depresyona giriyorlar. Akşam evde çizburger varsa mutlu yoksa mutsuz oluyorlar. Onların hayatında bu tür şeylerin önemi büyük.” . Üç gencin de vekil babası ingiliz komedyenin en yakın arkadaşı Stephen Fry.

House M.D.

Bu sırada Amerika'da House M.D. adlı dizinin yapımcısı olan Bryan Singer dizide başrol Gregory House'u oynayacak bir oyuncu bulamıyordu. Rob Morrow, Patrick Dempsey ( Grey's Anatomy ) gibi aktörler rol için düşünüldü ama Singer onları yeterli bulmadı. Laurie'nin Namibia'da bir tuvalatte çektiği kaseti görene kadar da doktor Gregory House için kesinlikle amerikalı olmayan bir aktör düşünmüyordu. “ Kaseti banyoda çektim çünkü yeteri ışık sadece orada vardı.” Laurie kasette o kadar iyi rol o kadar iyi bir amerikan aksanı yapmışti ki Singer bile onun amerikalı olmadığını anlamamıştı. Laurie amerikan aksanı için “ fazla dizi ve film seyretmekle boşa harcanmış bir gençlik” diyor. O yıllar Laurie'nin depresyonda olması bir bakıma aktörün işini kolaylaştırdı denebilir. Canlandırdığı karakter Gregory House depresfi görünümlü, karanlık bir karakterdi.

Senaryo Laurie'ye ilk geldiği zaman House'un başrol olduğunu anlamamıştı. Temiz yüzlü yakışıklı Wilson'ın başrol, House'un ise bir nevi yardımcı “sidekick” oldugunu sanıyordu “ House gibi bir karakterin şovun yıldızı olabileceğine hiç ihtimal vermemiştim” ki çok anlaşılabilir bir durum çünkü dizi projesi daha adlandırılmamıştı. Laurie dizinin batacağından o kadar emindi ki Los Angeles'ta ev kiralamadı. “ Dizidekiler ev kirası sözleşmesi imzalarken ben onlara ' Siz delisiniz ancak bir ay yayında kalırız' diyordum. Otelde yaşadım, bavulumu bile açmamıştım. Aslında bu benim pesimistliğimin bir sonucu. Eğer bir şey iyi gidiyor ise bir şekilde hemen bitiverecekmiş gibi hissediyorum”. Laurie dizinin ilk yıllarında yoğum tempoyu kaldırmakta zorlanıyordu. Her bir bölümü 40 dakika olan dizinin iş yükü özellikle de her saniyesinde ekranda olan başrol için çok büyüktü “ House'un ilk zamanlarında bazen kafayı yiyecek gibi oluyordum. Çok zor bir işti ve bazen bunu durdurmak için herşeyi yapacak bir noktaya geliyordum. Neyse ki kahve çok iyi. Tam bir kahve hastasıyım, bir kere Propper Coffe'yi denedin mi geri dönüşü yok.”

2004 yılında başlayan House M.D. dizisi amerikan dizi tarihinin en başarılı dizilerinden biri oldu. 8 yıldır devam eden dizi 66 ülkede 81 milyondan fazla insan trafından izlenerek Guiness rekorlar kitabına girdi. Dizinin bazı bölümlerinde yönetmen koltuğunda Hugh Laurie oturdu. 2 Screen Actors Guild ödülü, 2 Altın Küre ve bir çok Emmy ödül adaylığı alan dizinin bu sezon final yapması kesinleşti. Laurie sayılı ömrü kalan House M.D. dizisine adanmış bir ömür hakkında “ Sanırım ben her zaman şu an dayapmadığı şeyi yapmak isteyen biriyim. Hep şu an yaptığımdan farklı bir şey yapmayı istiyorum. Çok usandırıcı olduğunun farkındayım” diyor.

Dizinin başarısı tavana vurunca Laurie'nin hayatında pek fazla Bir şey değiştirmedi “ 6'da işe gidiyorum 10'da eve dönüyorum. Eve geldiğimde de TiVo'ya kaydettiğim American Choppers izlerken soğuk spagetti yiyip uyuyorum. Zamanım varken eve(İngiltere) gidip köpeğimi gezdiriyor, piyano çalıyorum.” 

 

Günlük yazmaya başladım ama kendi günlüğümden o kadar sıkıldım ki uydurmaya başladım”. Laurie'nin Cambridge'de üniversite zamanlarında yazmaya başladığı “The Gunseller” adlı kitap böyle doğdu. Kendisi ayırca “Band from TV” adlı grupta piyano çalıyor. Piyanonun yanında davul, mızıka ve saksafonda çalabiliyor. 2011'in başlarında çıkan Blues albümü “Let Them Talk” Hugh'un en çok övündüğü başarısı. Müzisyen ilk defa çocukluğunda abisi ile arabadayken radyoda Blues çalmış ve bu müziğe vurulmuş “ Her şey biraz puslu aslında. Abim arabayı sürüyordu. 13 yaşındaydı o sırada, o halde altımızdaki arabayı kaçırmıştık. Ben de o sıra 11 veya 12 yaşındaydım galiba. Sanırım çalan şarkı Willie Dixon'dan 'Can't Quit You Baby' idi.” .

Din konusunda “ Hiçbir zaman dindar olmadım, bu aslında babamla ilgili. babam ben onun tıbba olan adanmışlığından etkilenirdim. Ben bilime inanıyorum. Gerçek olgular. Bilinen ve bilebilceğimiz şeyler yeteri kadar ilginç.”

Dizinin bitmesine sayılı bölümler kala dizinin yaratıcısı David Shore “ House için mutlu bir son düşünmüyorum. House, atını günbatımın sürüp mutlu bir sona varmayacak. Hayır bu kesinlikle yarattığımız karaktere ters düşen bir son olurdu.” diyerek dizinin hayranlarına küçük de olsa bir ipucu veriyor. Laurie ise gelecekte yapacağı projeler hakkında daha ketum, acaba İngiltere'ye dönecek mi? “ dürüst olmak gerekirse takvim tutmuyorum. 'Ağustos ayı yapılacaklar listesi: Polonya'nın işgali'. Hayır benim tek tutkum bir sonraki hikaye, bir sonraki proje ve bunu nasıl başaracağım.”

Kutu: Stephen Fry 1957 doğumlu ingiliz aktör, yönetmen, yazar, oyun yazarı, şair, gazeteci, komedyen, radyocu, senarist ve sunucu. QI adlı müzakere programını sundu, İngiltere'nin en tanınan entelektüellerinden. Şu an televizyon kariyerine devam ediyor.

Kutu: Emma Thompson 1959 doğumlu ingiliz aktör, en bilinen filmleri Harry Potter, Sense and Sensibilty ve Love Actually. Bafta ve Oscar ödüllü oyuncu sinema kariyerine devam ediyor.



Kaynaklar:

İnside The Actor's Studio: 12. sezon 18. bölüm (31 Temmuz 2006)
imdb.com
tv.com
Wikipedia
Telegraph Gazetesi Jane Mulkerrins (9 Şubat 2012), Craig Mclean (13 Kasım 2011), William Langley (14 Ağustos 2010)
News on ABC programı
BBC “Fry and Laurie Reunited” belgeseli 2010
The Hollywood Reporter dergisi
The Guardian Gazetesi
The Observer Dergisi Nicci Gerard ( 7 Mayıs 200 )

14 yorum:

  1. Yazıda bir tutarsızlık var gibi(geneli için demiyorum bir yer kafama takıldı), Hugh Laurie'nin en küçük kardeşi ondan 6 yaş büyük deniyor ama bluesla tanışma hikayesinde abisi 13, kendisinin ise 11-12 yaşlarında olduğu yazıyor. Garip geldi. Ancak emeğinize teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haklısınız sanırım. abisi yerine en büyük ablası diye yazmalıydım. yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  2. grubun adı "banned from tv" değil "band from tv"dir. ayrıca stephan fry harry potter filmlerinde oynamamış, audio book'larını okumuştur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. emma thompson'ın kutusu olucaktı o adını yazmayı unutmuşum. ama dikkatinizi takdir ediyorum. yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
    2. banned from tv olayında yanlış yapmışım. teşekkürler uyardığınız için.

      Sil
    3. audiobooklarını jim dale okumuştur.

      Sil
  3. güzel yazı teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. rica ederim asıl ben size teşekkür ederim.

      Sil
  4. valla takıldığım her yeri düzeltmişler; dikkatli bir okuyucuya sahipmişsin yazının yanında bunu da takdir ettim ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  5. bu yazı ile birlikte bu bloğu takip etmeye başlıyorum.

    YanıtlaSil
  6. david shore yanlış ipucu vermiş yanlız :)

    YanıtlaSil
  7. İyi çalışılmış bir biyografik yazı eline sağlık İbrahim (Önder)

    YanıtlaSil