5 Mayıs 2013 Pazar

Irak Saldırısı Anıları




Bu anlatacagım olaylar amerikanın bizimkilerin başına çuval geçirmesinden önce oldu. Kerkükde türk ileri karakolunda iletişim subayı olarak çalışıyordum.
Irak o zamanlar cehennem gibi yanıyor. Neyseki syumuuz yıiyeceyğimiz herşeyi sağlamışlar. Ben de arada komutanlarımın isteğine göre rapor yazıyor yolluyorum ankaraya. Günler burada çok uzun geçiyor. Cehnnemvari bir sıcak var ve sanki bu sadece hava değil seni yurtmaya hazırlanan kocaman bir canavar. Ağzını açmış ve o berbat şehir ve çöplük ağız kokusunu hissedebiliyorsun.  Dudakların gözlerin hertarafın kupkuru ve ufacık bir ıyrık bile senin derini tahriş ediyor. Komutanlarımız sürekli su için dese de işe yaramıyor. Sen boğazda turlayan adamı deniz havası solumus adamı buraya getirirsen olacağı bu. İki hafta sonra bayılan ayılanlar aoldu gönderdiler bunları geri. Onlar gidince kalan işleri de biz bölüştürdük. Nöbeti çayı osu busu derken kafayı yiyecek noktaya geldim.

Bazen düşünüyordum. Elimde silah da var sık kafana kurtul işte. Sonra sonra bu deli düşüncemden vazgeçip ne işim varsa o an ona yoğunlaşıyordum. Benim tertip geldi birgün. Görev varmış. Üst düzey komutanları da alıp amerikan karakoluna götürecek orada ıraklı yetkililerin yaptığı toplantıya yetiştirecekmişiz. İyi tamam dedik. Şehir merkezine kadar götürdük adamları. Sonra siktirin gidin asker. Dışarısı sıcak aracın içi ise bildiğin sauna. Çıktım dışarı mecburen. Zaten bunların toplantısı yarım günü bulur. Bu salak ıraklı polislerin bombalı saldırılara karşı aldığı önlemleri anlatması uzun sürer.

Geziyorum sokağı çarşı pazarı. Gölgeden yürümeye çalıışıyorum hep. Ggün ışığının olduğu yerler skeri paltoma değdikçe sanki tavada yanmışım gibi hissediyorum. Bir tane dodurmacı gördüm. Şir yah diye kocaman yazmışlar duvara. Şir ne demek bilmiyorum ama yah soğuk demektir arapçada. Girdim içeri one ice cream please mlease diye derdimi anlatıcam. Baktım adam buyur abi hoşgeldin diye ağır bir doğu aksanı ile konuşmaya başladı. Ulan dedim sen ne güzel konuşuyorsun bir yandan da dondurmayı yerken. Malik ise (malik işte adamın adı) akrabalarının hatayda yaşadığını sık sık türkiyeye gelip gittiğini söyledi. Sultanahmeti falan bir anlatıyor bana vallahi gözümde tüttü istanbul. Bunla sohbet ediyorum ya ben şimdi ama bir yandan da farkediyorum adam yavaş yavaş derin konular açıyor. Askerlik de zordur ağam bilmem ne. Sizin ne çektğpinizi bilirim. Dedim ne biliyorsun anlat hele. Bu malik sonra ikinci işinden bahsetti. Bizim maliksıkı durun bizim malik meğersem aynı zamanda pezevenk malik olarak da biliniyormuş. Bunun arapçasını da sööyleyim. Neyse zaten anlamazsın. Pezevenk malik amerikalılara belçikalılıara almanlara fransızlara kanadaalılara türklere falan yedi milletein askerlerine kadın ayarlıyormuş. Dedim malik efendi iyi tamam anlatıyorsun bunları ama ya ben gidip komutanlarıma söylesem bunu ? senin ananı sikip bırakmazlar mı dedim. Yok dedi meğerse benim komutanlar da onun  müşterisiymiş. Dedim allah canını almasın ne işler dönüyor lan burada. Sonra malik iyice samimi oldu. Abi istersen yeni bir mal var. Gel istersen ? 8 aydır yengeniz elizabeth ile sürdürdüğüm düzeyli ilişki sonucu abazanlığım zaten sıcaktan amcıklamaya başlamış beynime vurdu. Gidelim lan malik.

Bunun dükkandan çıkıp ara sokaklara daldık. 5 10 dakika sonra vardık bir tahta kapıya. Malik buna 3 5 kez vurdu. Kapı açıldı. Malik ile ben içeri girdik. Evin pencerelieri sımsıkı örtülmüş içerisi kapkaranlık. Sonra malik efendi ışığı açtı. Gözüm kamaştı bir an. Sonra oturduk malik ile oradaki anası sikilmiş koltuğa pazarlık ettik. Malik türkleri severmiş. Bana da kıyak geçti. Dedi senin için 25 dolar. Bak herkese 50 dolar sana 25. Türkiyeyi sevdiğim için o da. Dedim malik eyvallah sağol. Uzattım buna 30 dolar. Dedim iyisinden olsun. Malik başladı kadını övmeye yok böyle güzel şöyle güzel. Biraz kilolu ama herkes deli oluyor bu kadına dedi. İyice meraklandım. Sonra havlu paçavrası gibi duran meğerse kapı olan şeyi açtı beni odaya soktu. Odada bir yatak var bir de kocaman bir çarşaf dağı. Sonra kapıyı kapattı bu.

Ben soyunup kadını bekleyim dedim. Soyundum herseyi. Oturdum çarşaf yığının üstüne. Oturmam ile kalkmam bir oldu. Asker olmasak rpg gerçek kurşunlar gece baskınları ile eğitilmemiş olmasam kız gibi çığlığı basıcaktım vallah. Meğerse çarşaf yığını dediğim kerkük jabbası kocaman şişko bir hatunmusş. Zaten sıcak dioyrdum size evin içi. Bir de bu karı yatağın yorganın altına girmiş terlemiş tostoparlak olmuş terden. Çarşafı açınca yemin ediyorum 40 bin yıllık mezopotamyadan beri biriken küfün ve ter in karışımı bir koku odayı bastı. Nasıl iğreniyorum nasıl iğreniyorum anlatamam. Bir yandan da malik e küfrediyorum bir yandan tezkereye küfrediyorum bir yandan buraya gelen talihsizliğme küfrediyordum. Kadın diyemeyeceğim bu bataklık yaratığı açtı iki bacağını derin mi derin kuytu kapkaranlık bir yeri gösterdi ve beklemeye koyuldu. Ben de sırat köprüsünden geçecek kadar sinir birikmiş. Allah kahretsin inceldiği yerden kopsun dedim. Küçük osman korkudan sinmiş götüme geri kaçmış. Onu sokamıyorum e bari önce ben bu deliği bulayım. Lap diye kolumu daldırdım. Kolum çıplak ten ve ter arasında vujıpppp diye kayarak kayboldu. Omzuma kadar kadının içinde buldum kendimi. Dedim bari o zaman diğer elimi de sokayım. O da girdi rahatça. Sonra gözlerimi kapadım. Nefesimi tuttum ve bu sefer başımı soktum. Kaygan pis ama geniş bir yere gelmiştim. Omzum ellerim ve başım kadının içindeydi. Askerlik sırasında yaptığım karın kasları işe yaradı en sonunda gövdemi bacaklarımı da aldım içeri. Artık kadını kontrol edebiliyordum. Ayağa kalktım. Sanki dünya benle ayağa kalkmış gibi oldu. Çıktım odadan kapıdan sığmayacağımı bildiğim halde. Bir baktım kerpiç duvar da benimle birlikte çıkmış odadan yuh. Ama zaten orada kerpici bırak titanyum olsa bu kadının cüssesi karşısında ezilirdi. Malik orada koltuğa yayılmş tesbih çekiyor. Duymadı beni pezevenk. Tuttum bunu fırlattım pencereden. Adam uçtu karşı evin duvarına pat diye yere düştü. Dışarı çıktım. Kadının gözlerini de kullanabiliyordum. Dışardaki zavallı yerel halk daha önce hiç böyle birşey görmemiş. Resmen yokedici deccal gibi ortalıkta geziyor arabaları kaldırıp havaya atıyordum. Çok geçmeden amerikalılar geldi. Hummer lar helikopterler m3 ler. Pozisyon aldılar ve tatata ateşe başladılar. Kurşunlar dış zırhımdan kayıp sekiyordu bana birşey olmuyordu. Hızımı aldım koştum koştum bu hummer a bir tekmeyi koydum. Hummer büyük bir sarsıntıyla havaya uçtu uçtu güm diye helikoptere girdi. Askerlerin altına sıçtığını görüyordum. Daha yoğun ateş etmeye başladılar. Artık kurşunların hepsi sekmiyordu bazısı kadının içine geçip gidiyordu. Allahtan cüssesi inanılmaz büyük kurşunlar beni hedef alamıyor. Bir de kendimi göbek kısmında konumladığım için oradaki zırh çok iyi bir şekilde beni koruyor. Daha fazla burada kalamayacağımı anladım. Zaten AR Pİ Cİİİİİ diye böğüren amerikalı askeri duyunca yolun sonunun geldini anlamıştım. Havaya zıpladım. Bu arada kendimi kadının götünden sıçtırtırarak tekrar dünyaya geldim. Terkedilmi sokağın tekine düştüm. Ben düşerken o askerin attığı rpg kadına çok güzel isabet etmiş ve havada vurmuştu. Her tarafa bok iç organları ceset parçaları düştü. Ben zaten kadının içinde onlardan nasibimi aldığım için alışıktım. Ama askerler şok geçirmişti. Bütün bağdat caddesi boydan boya kan bok ve bağırsak oldu. Ben malikin evine geri gidip üstlerimi giydim ve araca döndüm. zaten komutanlarım falan hiçbiri yüzüme bakmadı gelirken. Üsse geri götürdüm onları sonra karakola gidip duş aldım. Duş alırken de bir daha ayaküstü kadın pazarlamasına karışmayacağım diye üstüste yemin ettim. Bu olaydan sona 3 hafta osman benle konuşmadı. 

2 yorum: